Türkiye, coğrafi konumunun sunduğu avantajları ileri düzey havalimanı altyapısı ile birleştirerek küresel havacılıkta stratejik bir merkez haline geliyor. Bu yükselişte en büyük pay ise İstanbul’daki iki dev havalimanına ait: İstanbul Havalimanı ve Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı.

Coğrafi Avantajdan Küresel Merkeze

Asya, Avrupa ve Afrika'nın kesişim noktasında yer alan Türkiye, tarih boyunca ticaretin ve ulaşımın geçiş noktası oldu. Ancak son yıllarda bu doğal avantaj, yüksek teknolojiyle donatılmış havalimanı yatırımları sayesinde küresel havacılığın lojistik merkezi olma potansiyeline dönüştü. İstanbul Havalimanı ve Sabiha Gökçen, sadece yolcu taşımacılığında değil; kargo, bakım-onarım, transit geçiş ve destinasyon çeşitliliği açısından da dünya havacılığında kritik bir rol üstlenmeye başladı.

İki Havalimanı, Tek Vizyon

İstanbul Havalimanı, ileri düzey mimarisi, dijital altyapısı ve geniş bağlantı ağıyla dünyanın dört bir yanına doğrudan erişim sağlarken; Sabiha Gökçen Havalimanı ise dinamik yapısıyla düşük maliyetli ve bölgesel hava yolu şirketlerinin merkez üssü haline geldi. Birbirini tamamlayan bu iki yapı, İstanbul’u hem doğudan batıya hem kuzeyden güneye hava trafiğinin doğal kesişim noktasına dönüştürdü.

Sabi̇ha Gökçen Saw

Transit Yolculuğun Yeni Adresi: İstanbul

Londra, Frankfurt, Doha ve Dubai gibi havacılık merkezleriyle yarışan İstanbul, özellikle transit yolculuk alanında büyük bir avantaja sahip. Orta ve uzun menzilli uçuşlar için ideal bir durak olan şehir, aynı zamanda Avrupa’ya kısa sürede erişim isteyen Asya ve Afrika yolcuları için önemli bir tercih haline geldi.

Havayolu Şirketleri İçin Stratejik Lokasyon

Türk Hava Yolları’nın büyüme stratejisi ve diğer uluslararası taşıyıcıların İstanbul’u “hub” olarak seçmeleri, bu altyapının önemini daha da artırıyor. Birçok uluslararası havayolu şirketi, İstanbul’u bakım-onarım merkezi, kargo dağıtım noktası veya ikincil üs olarak konumlandırmaya başladı.

Thy 400 2

Geleceğin Havacılığı İstanbul'da Şekilleniyor

İGA İstanbul Havalimanı’nın sürdürülebilirlik, dijitalleşme ve yolcu deneyimi konularında yaptığı yatırımlar; Sabiha Gökçen’in artan kapasitesi ve açılan ikinci pistiyle birlikte Türkiye, dünyanın havacılık geleceğinde söz sahibi bir aktör olma yolunda ilerliyor.

Küresel hava trafiğinin yön değiştirdiği bir dönemde, Türkiye’nin merkezdeki rolü artık tesadüf değil; planlı bir dönüşümün ve kararlı yatırımların sonucu. İstanbul havalimanları, sadece yolcu ve uçuş sayısıyla değil, vizyonu ve stratejik konumlamasıyla Türkiye’yi havacılığın yeni merkezi haline getiriyor.