Uzay boşluğu sessiz ve karanlık olabilir, ancak burnumuz koku alabilseydi evrenin oldukça yoğun ve çeşitli aromalara sahip olduğunu hissedebilirdik. Westminster Üniversitesi'nde uzay bilimci ve parfüm tasarımcısı olan Marina Barcenilla’ya göre, gezegenler, yıldızlar ve uzay istasyonları kendilerine özgü kokular taşıyor.

Örneğin, Jüpiter'in üst atmosferi kedi idrarını andıran amonyak kokusu yayarken, alt katmanlarda amonyum sülfür nedeniyle çürük yumurta benzeri keskin bir koku oluşuyor. Satürn'ün uydusu Titan'da ise çürük balık, tatlı badem ve benzin karışımı bir koku hâkim olabilir. HD 189733 b gibi bazı ötegezegenlerse kötü kokularıyla biliniyor — örneğin çürük yumurta.

Barcenilla ve meslektaşları, bu kokuları simüle eden parfümler geliştirerek Londra’daki Doğa Tarihi Müzesi'nde sergiliyor. Mars kokusu paslı bir garajı anımsatırken, Samanyolu’nun merkezine yakın Sagittarius B2 bölgesi, etil format gibi moleküller içeriyor ve hafif meyvemsi, hatta oje benzeri aromalar taşıyor.

İngiliz astronot Helen Sharman, Sovyet Mir uzay istasyonundaki deneyiminde uzayın "kaynak yapılmış metal" gibi koktuğunu anlatıyor. Bunun, astronot giysilerine yapışan atomik oksijenin ozon oluşturmasıyla ilgili olabileceği düşünülüyor.

Astrofizikçi Subhajit Sarkar, 120 ışık yılı uzaklıktaki K2-18b gezegeninin atmosferinde deniz yaşamına özgü dimetil sülfid (DMS) izlerine rastladı. DMS, Dünya’da genellikle "çürük lahana" ve deniz kokusuyla ilişkilendirilir ve bu molekül, gezegende biyolojik yaşam olasılığını düşündürüyor.

Tüm bu kozmik aromalar arasında, Sharman’a göre en güzel koku yine de Dünya'nın kendisine ait: "Kapak açıldığında içeri dolan taze hava muhteşemdi. Koku harikaydı."
Uzayın sırlarını burunla keşfetmek belki bilimsel alışkanlıklarımıza aykırı, ama evrende yaşamın izini bulmada koku, şaşırtıcı şekilde önemli bir araç olabilir.